admin
[lovepowerman]
Site Kurucusu
Kayıt Tarihi: 08.09.2010
İleti Sayısı: 226
Şehir: İzmir
Durum: Forumda Değil
E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder
|
Konu Tarihi: 30.05.2011- 21:12
ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ’NİN ZENGİNLİĞİNİN SIRRI
Altıncı hicrî asrın ortalarında, İslâm Dünyasını hizmet ve irşatlarıyla canlandıran Abdülkadir Geylânî’nin maddi imkanları yerinde idi. Ama bu zenginlik, Geylânî’yi asla meşgul etmezdi. Hatta sık sık tekrarladığı şu sözü dikkati çekerdi:
– Servet elde kalmalı, kalbe girmemeli. Hayırda kullanılmalı, kasada bekletilmemeli!..
Ne var ki Abdülkadir Geylânî’nin bu anlamda kullandığı servetini dedikodu konusu yapanlar vardı. Bazıları, onun manevi itibarını, şahsına servet edinmek için kullandığı iddiasını dahi ileri sürebiliyorlardı. Nitekim bu iddia sahiplerinden biri, bir gece Geylânî’nin bir hayli gıybetini yaptıktan sonra:
– Böyle servete sahip insan, şeyhte olamaz, mürşitte, diyerek uykuya dalmıştı.
O gece yatağında heyecanlı bir rüya gördü. Kıyametin koptuğunu, nurdan terazilerle insanların işledikleri amellerin tartıldığını seyretti. Sıra kendisine gelince bir adam çıkageldi, on altın alacağı olduğunu ispat ederek adâlet istedi. Adam, parasına karşılık sadece adalet istiyordu. Hakkı nispetinde borçlu adamın Cehennem’de ceza görmesini teklif ediyordu.
Bunun üzerine, melekler tutup kendisini Cehennem’e doğru gidenlerin arasına koydular. Onlar arasında on altın kul hakkı için yanmak üzere Cehennem’e gidiyordu. Az ilerde bir atlıya rastladı. Nur yüzlü bu zatın atının boynunda inci, yakut, mercan gibi kıymetli mücevherler asılıydı. Bu meçhul kişi, meleklere sordu:
– Bu Cennetlik bir adam idi. Neden onu Cehennem’e götürüyorsunuz?
Melekler dediler ki: “Bir adama on altın borcu varmış, vermemiş, adam adalet istedi. On altınlık Cehennem azabını tatması için ısrar etti. Bu yüzden Cehennem’e götürüyoruz.”
Nur yüzlü zat, gülümseyerek: “Hayır, hayır, dedi. Senin Cehennem’e gitmene gerek yok. Atımın boynundan istediğin mücevherleri al da, senden hakkını isteyen adama ver!”
Nur yüzlü zat, atının boynundan bir dizi inci, yakut, mercan çözüp verdi. O da onları alıp hemen hakkını isteyen adamın yanına vardı. Adam mücevherleri görünce şaşırdı. Derhal alıp cebine koyarken söylendi: “Kuzum, ne kadar hakkım varsa, hepsi de helal olsun,” dedi.
Böylelikle borcunu ödeyip Cehennem’e gidenlerin arasından çıktı. Cennet’e gidenlerin arasında yerini aldı. Kendisine bu cömertliği yapan zata sordu: “Senin atının ayağına kurban olayım, sen ne cömert, ne merhametli bir insansın ki, beni Cehennem’e gitmekten kurtardın? Bu nasıl servettir ki, bir insanın ateşte yanmasını önledi?
İnci, yakut, mercan gibi mücevherlerle süslü atın üzerinde tebessüm etmeye devam eden Zat, şöyle cevap verdi: “Şimdi anladın mı bizim zenginliğimizin sırrını? Akşam yatarken gıybetini ettiğin Abdülkadir Geylânî’yim ben. Benim servetim, kendim için değildir. İşte böyle darda kalanlara yardım içindir.”
_________________
İSMAİL
|